29 Temmuz 2008 Salı

Batman : The Dark Knight eleştiri














kanımca olumsuz eleştirilebilecek bir çok yönü bulunmasına karşın ("kısa" olsun diye başlayıp gayet uzayan bir eleştirim başlık altında mevcut), ileride tamamlanacak çok önemli bir seriye ait olan film.

christopher nolan'ın, sinemanın "insanı" anlattığını, shakespeare'in bunca zamandır "popülerliğini" korumasının ele aldığı insani ikilemlere borçlu olduğunu tekrar anımsatmasını çok önemsiyorum. sinemada öyle bir dönemden geçiyoruz ki, artık sinema "gerçek hayatı" değil, bizzat kendisini referans alıyor. önemseyeceğimiz karakterler ve hikayeler yerine, "daha fazlası" ya da "daha büyüğü" sunuluyor bizlere. indiana jones serisi, karakterleri ve hikayeleriyle, insanın inancını sorgulayışı ve kutsal olanı arayış macerasıyla öne çıkan bir seriydi, hiçbir zaman saf aksiyondan ibaret olmamıştı. peki son filmde ne oldu? indy, gerçek bir öyküyü değil, önceki filmleri referans aldı ve ortaya seriye yakışmayan bir film çıktı. aynı şeyi terminator 3: rise of the machines için de söyleyebiliriz.

nolan hikaye ve atmosfer oluşturmada son derece yetkin bir isim, ancak henüz sinema tekniği açısından yeterli seviyede olmadığını düşünüyorum; özellikle tempo ve ritm ayarlamada, anlatımda bütünlüğü sağlamada sorunları var. ancak, henüz genç bir yönetmen olarak değerlendirilebilir ve olgunluk dönemine daha çok var. gerçek şu ki, bitmiş "batman" fikri mülkünü insani temellere oturtarak yeniden ayaklandırması ve kıymetini bu insanı temellerden alan bir seriye imza atması, önemsenmesi gereken bir olay. roger ebert'in batman begins için dediği gibi; kimse batman'i kurtaracak olanın son teknoloji aletler ve aksiyon yerine üstüne düşülmüş incelikli bir hikaye olacağını tahmin edemezdi.

kendi adıma, "bu sefer pek olmamış, ama seri tamamlanınca harika olacak" diyorum.

edit: bir de şu imdb meselesi var. bu imdb'nin neden bu kadar önemsendiğini bir türlü anlayamıyorum. öylesine öznel bir olay ki şu sinema, 10 üzerinden puan vermek ya da listeler oluşturmak bana çok saçma geliyor. eleştirmenlik yaparken sinema.com'un uyguladığı "şu kişiler gidip zevk alabilir, şu tip insanlara hitap edebilir" tarzı yorumların daha doğru olacağını düşünüyorum. neticede elimizde kıyaslama yapabileceğimiz somut veriler yok. eğer başlangıç noktası olarak başka bir filmi alıyorsanız, zaten baştan hata etmişsiniz demektir; neticede o başlangıç noktasını da gayet nesnel biçimde siz belirliyorsunuz. ancak, bir filmin sinema sanatına yaptığı katkı veya verdiği yön bağlamında değerlendirmeler yapılabilir, bu da genelde izleyiciyi pek ilgilendirmiyor doğrusu. misal, hem braveheart'a hem de troy'a "iyi bir film" diyenlere rastlayabiliyoruz. bana göre ise braveheart'ı başlangıç noktası alıp 10 verirsek, troy'un alacağı maksimum puan 6 olabilir.

bu arada, laf açılmışken braveheart da, the dark knight ile ilgili sıkıntıma ışık tutabilecek bir film. braveheart sekanslara bölünmüş, temposu çok iyi ayarlanmış bir filmdir. koskoca iki savaş sekansı, koskoca bir idam sekansı, murron'un öldürülmesine kadar olan büyük bir sekans ve bunlar gibiler, filmi oluşturan parçalar olarak karşımızdadır. son yarım saatteki zorunlu düşüşü saymazsak, film sürekli inişli çıkışlı bir grafik çizerek ilgiyi sürekli ayakta tutmayı başarır. bu işi belki de en iyi yapan "mainstream" yönetmen, james cameron'dur; terminator 2 ve aliens'i "başyapıt" yapan özelliklerden biri, izleyiciyi koltuğuna çivilemesinden gelmektedir. bu bağlamda, christopher nolan'ın işin bu yönüne de biraz eğilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok: